“Ben Gece Kuşuyum” Yalanı: Gerçekten Öyle misiniz Yoksa Sadece Erteliyor musunuz?

Sabahları erken kalkamayanların, uyku düzeninin kötü olanların en sevdiği savunma cümlesi şudur: “Benim yapım böyle, ben gece kuşuyum!” Bu cümle, vicdanı rahatlatmak için harika bir cümledir çünkü suçu insanın kendi yapısına atar. Ancak bilimsel gerçekler çoğu zaman farklıdır. Gerçek “Gece Kuşları” (kronotip olarak) nüfusun çok ama çok küçük bir kısmıdır. Geri kalan büyük çoğunluk, sadece ben gece kuşuyum yalanına sığınmış, uyku düzenini snooze tuşuyla bozmuş ve döngüden çıkamamış insanların bahane olarak sunduğu efsanedir. Aslında gerçekler böyle değildir.
Sabah alarmı her ertelediğinizde ve uyanma saatinizi 9-18-27 dakika ertelediğinizde, vücudunuza “Güneş henüz doğmadı, uyanma” mesajı verirsiniz. Bunu her gün yaptığınızda, biyolojik saatiniz (sirkadiyen ritim) ileri kayar. Sonuç olarak gece uykunuz gelmez, geç yatarsınız ve sabah yine kalkamazsınız. Yani gece kuşu olduğunuz için ertelemiyorsunuz; sürekli ertelediğiniz için kendinizi gece kuşu sanıyorsunuz. Bu, snooze etkisinin yarattığı bir illüzyondur.
Gece Kuşu Değil, “Mavi Işık” Mağduru Olabilirsiniz

Kendini “gece insanı” sananların %90’ında ortak bir yatmadan hemen önce telefona bakma alışkanlığı vardır. Ekranlardan yayılan mavi ışık, beyne “Hala gündüz, güneş batmadı” sinyali gönderir. Bu da uyku hormonu olan melatoninin salgılanmasını engeller. Yani aslında uykunuz var ama hormonlarınız baskılandığı için hissetmiyorsunuz. Bilim insanları, bu kişileri bir hafta kamp yapmaya (yapay ışıksız ortama) götürdüğünde, o “iflah olmaz gece kuşlarının” güneşle batıp güneşle kalkan insanlara dönüştüğünü kanıtladı. Yani sorun gece kuşu olan yapınızla değil, büyük bir ihtimalle elinizdeki telefonda.
Peki bu olayların sonucunda neden erteliyoruz? Bilgi için TIKLAYIN.